21 Mart 2012 Çarşamba

İzmit-İzmir Arası


Ağlamaklı başladığım otobüs yolculuğumu Bursa'dan aramıza katılarak şenlendiren sevgili çiğ sarı saçlı, ağzı gözü gripten yara içinde kalmış, yol boyunca telefonu toplamda onbeş dakika susmamış, hafif şehla bakışlı, her konuştuğu kişiye aşkım diye hitap eden pek eğlenceli kız arkadaş sana çok teşekkür ediyorum. Çünkü yolculuğun sonunda bademciklerim şişti, akşamında kendimi yatağa zor attım. Sayende izlediğim filmlerin yarısını  duyamayıp, senin anlattıklarına kulak misafiri olmak zorunda(!) kaldım. Anlattıkların ilginçti ben n'apiyim. Tüm arkadaşlarınla konuşurken sağ bacağın sol bacağının üzerinde sen gayet rahatken, gerçek aşkın aradığındaki huzursuz, heyecanlı tavrın gözümden de kaçmadı haberin olsun. Ama sana üzüldüm. Hele "aşkım artık sen beni sevmiyorsun di mi?" diye gerçekten çaresiz sorduğun soruda içim parçalandı yemin olsun. Zaten kanseri konu alan iki tane filmi üst üste izleme gibi bir gaflete düşmüş bulunmaktaydım. Bunda otobüs firmasının seçimleri de etkiliydi ona hiç girmeyeyim. Sen de öyle üzerine dramatik sözler söyleyince içim bi tuhaf oldu. Arada bir farkettiysen filmin sesini kıstım; seni daha iyi duyabilmek için. Bazen anlattıkların ilgimi çekmedi, filmin sesini açtım; seni duymamak için. İşte şimdi beni anlıyorsun. Eğer ben de sana selam verip konuşsaydım, tüm hayat hikayeni benim gözlerime bakıp yol boyu anlatmandan korktum. Çünkü o zaman filmin sesi falan olmayacaktı. Sadece senin sesin... Bana Bursa'da gece hayatının renkliliğinden bahsedecek, dün gece 6-7 shot tekila içtiğini, bir gece de 200 lirayı mekanda nasıl bırakıp çıktığını, oradaki zibidi gencin sana yazmasını, senin "yaa git belanı benden bulma" diye O'nu yollamanı, Bursa'daki güzel kızların İzmir'deki kızlardan çok daha fazla olduğunu -ki ben de İzmit için aynı şeyi söylemiştim-, bir kez fıtık ameliyatı geçirdiğini, bacaklarını narkozdan bir süre daha hissedemeyip çok korktuğunu, şu anki haline şükrettiğini, ameliyattan önce seni doğumhaneye aldıklarını çünkü karnının çok şiş olduğunu ve seni hamile sandıklarını, devlet hastanesindeki hemşirelerin bilinçsizliğini, futbol maçlarına olan ilgini, takımın için kombine bilet aldığını, sonra onları toptan devrettiğini, annen ile pek anlaşamadığını, para makinanın da annen olduğunu, eğer bunları öğrenirse oylum oylum selvi boylum diye nitelendirdiğin durumun yaşanacağını, geçen hafta İstanbul'da, iki gün Bursa'da, şimdi Aydın yolunda, sonra Ankara, daha sonra da İzmir'de olacağını dinleyecek ve çok sıkılacaktım. Sana diyeceğim şudur ki, Allah sevgiline sabır versin. 


*Fotoğraf "3 Women" filminden.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

İlginç bir yolculuk ve güzel bir yazı. İzmir'e kurdeşen dökmeden varabildiysen ne mutlu :))

Heidi dedi ki...

Deli deliyi bulurmuş. Ben eğlendim. :D