15 Ocak 2011 Cumartesi

Günden Kalanlar - 3

* yeni çay takımlarımla çay içmek daha lezzetli şimdi. fincanların üzerinde altın yaldızlar, çiçekler, kırmızılar, morlar... bu fincanlar avuçlarımın arasındayken tam da o anda çayı hakettiğimi hissediyorum. verilmiş bi ödül gibi. ne garip.


* dün akşam vanessa paradis'ın ayrık dişlerinin, kendisinde bir kusurdan çok uzak fakat çekiciliğe çok yakın durduğunu farkettim. kusur insana yakışıyor bence. kaldı ki bu bir kusur olamaz.

* Nahcivan mağazalar konusunda pek bi kısır. ayın belli günlerinde alışveriş güdümü internetteki sanal mağazalarda telafi ya da doyurma yoluna gidiyorum. resmi büyüt. farklı kaydet. :P

* pembeyi sevme yaşım geçti sanıyordum. yeni başladı. nedense.. pudra pembesi. :)

* durup durup Hindi Zahra ve Lhasa de Sela dinleyesim geliyo. çok geliyo. sonra sesi biraz daha açıp, mutfağa yeni bi tarifi denemeye gidiyorum. 3 gün uyumamış, sonra uzandığı çekyatta tv izlerken uykuya dalmış birinin, enerji ile gözlerini açmasına benziyo o saatlerim. 

*  annemi arayıp "senin enfes yaptığın o çatal çöreklerini denedim. benimkiler de enfes oldu." diyeceğim. bu "anasının kızı" tamlamasını destekler mi?

* bu kış buralarda kar yüzü göremezsem, yaza sana küs gireceğim Nahcivan. 


* bloğumda ikinci mimim "http://kevaseninnotdefteri.blogspot.com/" için olsun. kaç yaşındasın bayan? ne yer, ne içer, hangi sevgi ile beslenirsin? gözlerin neler görür? nasıl görür? başkasın. bambaşka. 

"kanıma dokunuyor be kardeşim;
beni anlayacakları yerde sevdiler,
sevecekleri yerde anlamadılar beni." 


"üzülüyorum bakın.
bir oyunu bir kez de yenilebilmek için oynayın!"

* bugün dışarıda güneş var ama ayaklarım fena üşüyor. ayakları çoğunlukla sevmem.

* Copie Conforme (Aslı Gibidir)'de Juliette Binoche nasıl dişi, nasıl anaç, nasıl sıradan ama nasıl seksi. hele topuklu ayakkabılarını çıkardığı ve çıplak ayaklarını bi çocuk gibi kıpırdatmadan edemediği o sahnede.. çok sevimli ayakları var ve bembeyaz.

* Ellerimi bahçeye dikiyorum,
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda
yumurtlayacaklar.  -Furuğ FERRUHZAD-

 

* Son günlerde o kadar çok film izledim ki, karakterler zihnimi bulandırmaya başladı. günümüzden kahramanı, rönesans dönemine sokuveriyor beynim. başka kahramanı, olmadık sahnede hayal ediyor. bu da bi sürmenaj değil mi? sür-me-naj. demesi ne güzel. 

 

* Artık aramızda seçilmiş insanlar olduğu ve uzaylıların yakında bize yüzlerini göstereceği fikrine daha yakınım. uzaylı kelimesi bence çok soğuk; dışlanmış, kötülenmiş. başka bi isim bulmalıyız onlara acilen.



Hiç yorum yok: