17 Kasım 2010 Çarşamba

Çillibom


Sonra birden Çillibom geldi. O'nu öğrenci sandım. Öğretmendi. Sayamıcam kadar çili vardı. Tavşan dişleri. Şehla gözleri. Çillerinden gözlerimi alamadım uzun süre. "ne güzel çillerin vaaarrr" diye mırıldandım, gözlerini kaçırdı.

Sonraki günlerde Çillibom'un uzaydan geldiğine inandım. Bana Didem Madak şiirleri okudu.

"Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım,
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım,
Aşk diyorsunuz ya, işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda,
öyle ıslak, öyle kötü kokan.
yırtık ve perişan
siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız."


Çillibom'a aşkı hiç yakıştıramadım. aşık olamayacak kadar başkaydı. O, bi kez yara almış ve artık sonunu bekleyen kuş gibiydi. Çilli bi kuş.. Çillibom arkadaş olamazdı. Sevgili, eş, anne, düşman, öğretmen, hemşire, yazar, hasta, çocuk, ölü... hiç biri olamazdı. Bence O yalnız duyar, hisseder, bakardı.
Çillibom ilk görüşte içimdeki kuşa dokunmuştu. Sonraki günlerde içimde Çillibom'un nefesini duydum. derin, ağır..


Nazar etme n'olur, yaz senin de olur.

Hiç yorum yok: