6 Kasım 2010 Cumartesi

All About Steve


"New York Times'ın bulmaca yazarı Will herkeste doğuştan gelen bir boşluk doldurma dürtüsü vardır der. Bana sorarsanız sadece bulmacaları kastetmiyor. Ama hayat yolunda insanın içinde oluşan boşluklar her zaman kolay dolmuyor. Ben boşluklarımı kelimeler, bulmacalar ve Steve ile doldurmaya çalıştım. Ama aradığım cevap bu değil. Artık biliyorum hayat denen macerada kendin kadar normal birini bul yeter. Dört dörtlük olmasada olur..." Mary

"aşkım beraber bi film izleyelim mi?" dedim. arşivden All About Steve'i seçtik. diğerleri fantastik ya da bilim kurgu filmleriydi genelde. dedim eğlenesim var. akşam olmuş zaten, duvarlar üzerime üzerime geliyo. yemeği de yemişim, malak gibi yatacağıma kafayı bişeye çalıştırayım da bünye yağ yaksın. hem belki romantik komedi izlerken benim sağım solum belli olmaz, tutamam kendimi bi bahaneyle zır zır ağlarım. böyle içim içim açılır. uydu var evde ama kanallarda bi bok yok. e2 izliyorum, akşama kadar izlediğim dizilerin tekrarını veriyo. kusucam hey yetkiliii!! aşkım benim için Spartacus'un bölümelrini de buldu getirdi. ben de sandım baya bayaa bi arşiv,çok bölümlü falan yani. meğer sadece 13 bölümmüş. e dedim, her hafta ballanıra ballandıra fragman sunuyo bu herifler. sadece 13 bölüm için mi tüm bu tantana? ya da biz nahcivan'a geleli 13 haftayı geçmedi mi? bitmiş olması lazımdı şimdiye o dizinin. burda günler geçmediği için... upuzuuuun geliyo 24 saat bilemezsin sen. bak mesela ayın 8'inde nahcivan'a ayak basalı tamı tamına 1 ay dolmuş oluyo ama bence biz 6 aydır burdayız. hayır salaklaşmadım, manat hesabı yapabiliyorum çatır çatır naber..

filmi izlerken şunu bi kez daha düşündüm. bi insan zekiyse bakışlarından bunu saklaması çok çok zor belki de imkansız. salağa istediğin kadar yatmaya çalış, olmaz. çoğu oyuncu spastik, salak, deli, embesil bi oyuncuyu oynarken işte bunu başaramıyo. tavırları deli, gözleri zehir gibi. sandra block da elinden geleni yapmış, hakkını yersem Allah taş yapar adamı. filmdeki Mary karakteri çok doğal, samimi, içten, zeki, ayrıntıcı, sorunlu, sürüden ayrı, eğlenceli, çocuk ruhlu, hesapsız, cesaretli, delii bişey işte. kırık kırık! bildiğin kırık! o kadar kırık ki, ilk buluşmada anneleriyle beraber yaşadığı evin önünde duran arabada Steve'e saldırabiliyo. evetttt, saldırdı! Mary kırık olduğu kadar abazaymış da, nasıl içim cız etti anlatamam. zaten ben bi başladım ağlamaya.. ühü ühüüü! şaka ya, ne ağlıcam, kendi sorunu. saldırmayı bilen, sevişmeyi de bilir. steve böylesini hiç görmemiş, kırmızı iç çamaşırı falan hikaye. adam bi bahaneyle sıvıştı ordan. sıvışmak ne kelime. topuk topuk, kaçtı resmen! bir daha da görmek istemedi Mary'i. kıyamam ama ben ya.. :(

neyse bizim çatlak kız yerel bi gazetede bulmaca hazırlıyo falan, çocuğa abayı yakınca bulmacayı da steve ile ilgili yaptı. tüm sorular steve ile ilgili yani. gözleri nasıldı? dudaklarnın tadı nasıldı falan. kırmış kız kafayı anladın şimdi di mi? abazalık zor zor. allah kimsenin başına vermesin. amin dediğini duyar gibiyim. tabi işinden oldu kız. gazetenin prestijini mahvettiği için. işim de yok artık bahanesi ile başladı steve'nin izini sürmeye. yakışıklı oğlanımız da CNN'de kameraman. ekibi de o kadar salak bişey ki, yeteneksizler bir araya gelmiş, kıçlarını yırtarak bişeyler yapmaya çalışıyolar ama olmuyo. berbatlar yani. hele bi sunucuları var sarışın devasa bi herif. olayları dramatize etmesi, sizin acınızı paylaşıyorum edaları falan çok komik gerçekten. adamları neredeyse işten atacaklar. ya bu arada ben filmi anlattım bitirdim, amacım bu değildi ne oluyo ya?

ya işte Mary'i steve'i buluyo, onların başına işler açıyo yolda birileri ile sürekli tanışıyo ama herkes br an önce kızdan kurtulmak istiyo. hatta yolda otobüsten attıkları bile oluyo. kırmızı rugan çiznmeleri bile O'na seksilik katamıyo, o çenesi varya, acayip bişey. adamı pes ettiriyo. yeter artık sus kadın diye bağırmak istiyosun. otun bokun tarihçesini anlatıyo, ansiklopedik bilgi veriyo. gereksiz uzun detaylar tıpkı benim şu an yaptığım gibi. :/

hayatındaki boşluğun Steve ile dolacağını sanıyo buna yürekten inanıyo. tüm kalbiyle, tüm saflığı ile. ama ben, bu kez gerçekten ciddiyim, yalan değil valla, Mary'nin o saflığı ve iyiliği karşısında duygularıma hakim olamayıp dudaklarımı ısırıyorum. ağlamayayım diye, çenem ağrıdı. bak bi koyveririm, çok kötü olur hee.. "anadan ayrııı, babadan ayrııı, bir de yardannn ayrı kaldım hepsinden acııı!!" diye başlarsam arabeske beni kimse durduramaz.

ya olayın sonunda iyi kazandı. bizim yakışıklı Steve ile güzel Mary'miz beraber olup, çok vasat bi sona imza atmıyolar ama çok güzel mesajlarla bitiyo film. Mary'iden kurtulmak isteyen, onu sıkıcı bulan, yarım saatlik bi geçmişi olan herkesin aslında O'nu farketmeden nasıl sevdiğini görüyoruz. herkes kazanmış oluyo, üstelik o sarışın haber muhabiri de ünlü oluyo, sunucu koltuğuna oturtacaklar artık kendilerini yani o kadar. detayları çok vermiim ki izlediğinde tat alabilesin. o detaylar önemli. Ve Steve'nin filmin sonundaki şu sözleri güzeldi: "Mary kimse için sakın değişme." "merak etme, çok koyu bir Yahudiyim. Değişime dirençliyimdir."

yerim kız seni! o yakışıklı piçe boyun eğmediğin için. gururlu olduğun için. samimi olduğun için. farklı olup, bundan gocunmadığın için. kırmızı rugan uzun çizmleri sevdiğin için. birbirinden güzel kıyafetleri seçip giydiğin için. doğallığın için. yüreğinin götürdğü yere koşarak gittiğin için. en azından denediğin için. yardımseverliğin için.

hayatımızda bu kızlardan daha çok olsaydı, kadın kadının düşmanı değil dostu olurdu. erkeklere de avucunu yalamak kalırdı. Mary bi yerde yaşıyosun ve ben seni çok seviyorum! :)





Hiç yorum yok: